Affetmek, Unutmak mı?

0

Yaşamımızda çoğumuzun unutamadığı, affetmekte zorlandığı kişiler olmuştur. Bu kişilerle bağlantılı olaylarda haksızlığa uğradığımızı düşündüğümüzden bu kişileri affetmeyi aklımızdan geçirmeyiz bile…Affedince de unutacağımız korkusuna kapılırız..Oysa ki affetmemek, bizi unutma korkusundan alıkoymaz ama geçmişte yaşadığımız, hatırlamak bile istemediğimiz kişi ve olaylarla istemeden de olsa koparmayı reddettiğimiz karmik bağların bizi ölene kadar tutsak etmesine sebep olur ve bu bağlar nedeniyle de geçmişte yaşadığımız acı olaylarla bağlantılı bütün olumsuzlukları, negatif enerjileri de taşırız istemeden..Yıllarca taşırız bu yükü… Yoruluruz, affetmeden unutmak isteriz ama affetmediğimiz, bu bağı koparmadığımız için tekrar tekrar yaşarız kötülükleri, haksızlıkları ve bunlara duyulan kin ve öfkeyi…Ve  gerçekten affedebildiğimiz ölçüde, duygularımızın bizi yönetmesi yerine duygularımız üzerinde hakimiyet kurmayı başarırız. İşte bu anlamda affetmek özgürleşmektir..

Bunun yanında “Affedersem kendime haksızlık ederim.” yanılgısıyla en büyük haksızlığı affetmeyerek kendimize yaparız aslında ve bu sarmal içinde acıları, duygusal gerilimleri, kin ve nefret gibi tüm olumsuzlukları da çekeriz farkında olmadan… Bunun sonucunda bilimsel olarak da kanıtlanmış psikosomatik kökenli rahatsızlıklar yaşarız, sağlığımız bozulur…Yani affetmek iyileşmektir  aslında…

Affetmekle ilgili bir diğer yanılgımız da affetmeyi asla düşünmediğimiz kişiyle ilgili yaptığımız hatayı tekrarlama korkusudur…Bu korku da yersizdir aslında ve hem bu kişiyi, hem de yaptığımız hatadan dolayı kendimizi affederek bunu aşabiliriz istersek… Dolayısıyla affetmek korkularımızdan arınmaktır da….

Başka bir  yanılgı ise affettiğimiz zaman o kişinin aynı haksızlığı bize yapmasına izin vereceğimiz, dolayısıyla kişiliğimizden ödün vereceğimiz yönündeki korkularımızdır ki bu anlamda affetmek; Publilius Syrus’un dediği gibi; “Güçlüyü daha güçlü kılar.” Yani affetmek olgunlaşmaktır…

Diğer yandan affedince aptal yerine konulacağımız yanılgısını yaşarız. Oysa ki Thomas Szasz’ın dediği gibi “Aptal insan ne affeder ne de unutur; saf insan affeder ve unutur, akıllı insan ise affeder fakat unutmaz.”

Ve en zoru da kendimizi affetmektir aslında….Bir çoğumuz bunu başaramaz…Kendimizi affetmeyince de içsel dengemiz bozulur, kendisiyle barışık olmayan huzursuz birisi olup çıkarız…Bu anlamda  Konfüçyüs’un;  “Kendini affetmeyen bir insanın bütün kusurları affedilebilir.” sözünde belirttiği gibi affetmeyerek en büyük cezayı kendimize vermiş oluruz zaten..

Sonuç olarak affetmek kendimize yaptığımız en büyük iyiliktir….Affetmeyerek, aynı kin ve öfkeyi yıllarca içimizde taşıyarak mutluluğumuzu engelleriz farkında olmadan.. Bu anlamda içimizdeki kin ve nefreti taşımadan; affederek, özgürleşerek, hafifleyerek ve  içimizdeki sevgiyi daha da büyüterek mutluluğumuzu artıracağımız güzel günler geçirmek kendi elimizde diyor ve affetmenin faziletini anlatan  güzel bir hikayeyi sizlerle  paylaşmak istiyorum…

Bir lise öğretmeni derste öğrencilerine bir teklifte bulunur:
“Bir hayat deneyimine katılmak ister misiniz?” Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler. “O zaman, bundan sonra ne dersem yapacağınıza da söz verin”. Öğrenciler bunu da yaparlar. “Şimdi yarın ki, ödevinize hazır olun. Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!” Öğrenciler, bu işten pek bir şey anlamamışlardır. Ama ertesi sabah hepsinin sıralarını üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Kendisine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen:

“Şimdi, bugüne dek affetmeyi reddettiğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun.” Bazı öğrenciler torbalarına üçer-beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur. Öğretmen, kendisine “Peki şimdi ne olacak?” der gibi bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar: “Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde, hep yanınızda olacaklar.” Aradan bir hafta geçmiştir. Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış olan öğrenciler şikayete başlarlar: “Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor.”, “Hocam, patatesler kokmaya başladı. İnsanlar tuhaf bakıyorlar bana artık.” “Hem sıkıldık, hem yorulduk?” Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir:

“Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkum ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz, halbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir.”

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.