Gökyüzünde Sır

0

Yürürken sürekli başımı gökyüzüne kaldırdığım için artık boynum ağırmaya başlamıştı, fakat yine de kendimi oraya bakmaktan alıkoyamıyordum. Çam ağaçlarının arasından görünen ay, bütün güzelliğiyle beni kendisine çekiyor, yürürken tökezlememe sebep oluyordu. Etrafını kahverengi bir küme sarmış, sanki ayı korumak için bir halka oluşturmuşlardı. Ben yürüyordum ve ay yürüyordu, çocukluk hatıraları da yolumuza eşlik ederken gülümsemekten alamadım kendimi. Yer yer yıldızlar da gözüme çarpmaya başladı. Birini yakalasam, ah birini yakalasam da sonsuza kadar bir sihirle yaşasam diye geçirdim içimden. İnsan hiç büyümez, büyümek istemez belki de. Bütün gün iş yerinde yorulmuştum fakat neşemi hiç kaybetmeden yıldızlarla eğlenebiliyordum. Eve yaklaşık on dakika daha yürüme mesafem vardı, ayakkabımı bağlamak için durağın köşesine geçtim. Eğildim, ipleri birbirine geçirdim, yürümeye devam edecektim ama bir his beni geriye doğru çekti. Kafamı arkaya çevirdim, birisinin bütün dikkatiyle bana baktığını fark ettim. Gözdağı vermek için sert bir ifade takındım, ama adamın aldırış ettiği yoktu, aksine ellerini cebine koymuş bana doğru gelmeye başlamıştı. Herhalde yanlış görüyorum, belki de durağa geliyor diye düşünerek yoluma devam ettim. Ayla bakışarak yürümeye devam ediyor, kulağımdaki müzikle yol daha bir tılsımlı hale geliyordu. Binanın önüne gelmiştim, evdekiler apartman kapısını açsınlar diye zile basmaya yeltendim, fakat arkamda birini hissettim. Ben sırtımı dönecekken, az önce gördüğüm adam birden önüme geçti. Elimi tuttu ve yavaşça aşağı bıraktı. Korkudan ağzımı açamadım, baştan aşağı her hücrem titredi, terledi ve ürperdi. “Aya o kadar düşkünsen, artık bir kere olsun yanına gitmeyi denesen iyi edersin” dedi ve karanlıkta arkasına bakmadan yürüyüp, kayboldu.

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.