Hırçın dalgaların arasına doğmuşum ben
Gözümü ilk bulutlara açmışım
Okyanustaki balıklar olmuş yoldaşım
Güneş pusulam hayat yolumda
Pırıltılar çekmiş hep beni
Kayıp hazine nedir bilmeden arayıp durmuşum
Çelimsiz bir çocuktum önceden
Şimşekten deli gibi korkup
Fırtınaya da tam ortasından dalan bir budalaydım
Şimdi kuvvetli bir gencim
Kızgın kumların üzerinde dans ederim
Kimsenin tatmadığı narenciyeleri kokusundan tanırım
Görülmemiş yıldızlar süsler tavanımı
Duyulmamış çiçekler kaplar dört bir yanımı
Yüksek tepelere çıkar,derin sulara atlarım
‘Dünya’ derim ‘ne kadar da güzel’
‘Ve ben ise tek hakimi’
Rüzgar ardımda iken yenilmezdim sanki
.
.
Sonra,
Tavanımı süsleyen yıldızlar
Sanki düşmüşler önceden bana
İnivermişler bir çift göze
Kızgın kumlar ruhumu sarmış
Egzotik kokular yanı başımdaymış
Ve ben ne kadar çocukmuşum hala
Ele geçiremediğim ada ve akıl yok iken
Uçurumlar varmış aslında aramızda hayatla
Okyanuslar üzerinde bir fatih iken ben
Değerim yokmuş karada
Hırçın dalgalarım durgun
Ruhum ise ne kadar yorgunmuş aslında
Ulaşmak Alaaddin’in lambası’na
Ve son dileği dilemek
Ulaştıramamış beni nihai amacıma
Arkamı dönüp bakınca
Aynadakini görememek
Ve bilmek yanıbaşımdaki soluk benim değil
Görüvermek gerçeği
Güzelliğin bedelini
İkiyüzlülüğünü ufak akılların
Mahkum etti zihnimi,ruhumu,bedenimi
Özgür iken ben önceden
Yağlı urganlar bileklerimde sanki
Bırakıp gidiyorum şimdi
Tüm görkemi,gösterişi
Gözlerimi kapadım
Rüzgar tenimde yine
Sularım yine hırçınlasmış
Bıraktım kendimi öylece
Buluşmak için soğumuş benliğimle…