Körebe İnsan

3

Dünya, kendi kendini yok ederken. Yeni düzene ayak uydurmak için teknoloji gemisine binmeden önce bu muhteşem sahneyi görmeden gitmek olmazdı. 7 yıl olmuştu bu banka oturup Kızkulesi’ni izlemeyeli. Kızkulesi’ni seyre dalarken bir anda saçları ağardı ve gözünden bir yaş gönül haznesine düştü. Gözyaşı çok sert düşmüş olmalıydı ki Hamza uykusundan acı içinde uyandı. Yataktan doğrulup rüyanın etkisinden sıyrılmaya çalışırken kapı aralığından sanat odalarında Elif’in yeni bir tablo üzerinde çalıştığını gördü. Hayret etti! Bu odanın kapısına uzun yıllardır ikisi de uğramamışlardı. Merak içerisinde yataktan kalkıp Elif’i sessizce izlemeye başladı. Hamza’nın merakı saniyeler geçtikçe daha çok artıyordu. Ancak gidip rahatsız edemezdi onların en önemli kuralları sanat yaparlarken birbirlerinin zihin ve gönül sahasını meşgul etmemekti. Sessiz bir şekilde aşağı mutfağa indi. Dışarıdan kahvaltı siparişi vermek için telefona yönelecekken, Elif merdivenlerden indi.
Elif: Kahvaltılar bugün benden bahçeye geç çayı ısıtıp geliyorum.
Hamza hala rüyada olduğunu düşündü. Çünkü kahvaltı hazırlamak, ailece kahvaltı yapmak demode düşüncelerdi. Artık insanlar her şeyi hazır alıyordu. Kendileri için ayrılan vakitlerin değersiz olduğunu, bunlara ayrılacak vakitlerini gelecekteki Milenyum Çağı için ayırmalıydılar. Yaklaşık olarak bu düşünce insanlara 7 yıldır dayatılmaktaydı. İlk başta insanlar bu düzenin doğru olmadığını savundular, televizyon programlarında tartıştılar, paneller düzenlediler ama olan oldu bu düzendeki ilk ayakkabıyı onlar giydi. Sonraki ayakkabılar da ister istemez giyilir oldu. Hamza ve ailesi de diğerleri gibi olmuştu ama onların diğerlerinden tek farkı vardı onların gönüllerinde saklı insan sevgisi vardı. İnsanı, insan olduğu için severdiler.
Hamza dışarı çıktığında gördüğü görüntü karşısında tebessüm etti: Elif, nerede kaldın ben oturuyorum sofraya.
Elif: Geldim geldim. Nasıl olmuş eski sofralarımıza benzemiş mi?
Hamza: Her şey çok güzel gözüküyor.
Yarım saat boyunca hiç konuşmadan kahvaltının tadını çıkardılar. Sessizliği, sabırsız olan Hamza bozdu: Elif neler oluyor; bu kahvaltı, yukarıdaki sanat odasının kapısının açılması ne anlama geliyor. Bak halimize biz eski biz miyiz? Şu masaya yakışıyor muyuz?
Elif: Endişe edeceğin bir şey yok sadece özüme dönüyorum. Bu meseleyi daha ayrıntılı şekilde kahvelerimizi yudumlarken konuşalım.
Elif yavaş yavaş anın tadını çıkara çıkara sofrayı toplamaya başladı. Bu yavaşlık anın keyfini çıkarmak bile özlediği duygular arasındaydı. Kahvaltı masasını toparlamak, kahveyi hazırlamak derken 1 saat gibi vakit geçmişti. Hamza sanki yerine çakılmış kazık gibi 1 saat boyunca Elif’i bekledi. Acaba dedi acaba benim cesaret edemeyip rüyalarımdan bile korkarak kaçtığım hayatı yaşamaya mı karar vermişti.
Elif üç kahve ile bahçeye tekrardan geldi. Hamza anlamıştı artık Elif rüyasının kahramanı olmuştu.
Hamza: Anlatmayacak mısın artık bu olan biteni ?
Elif: Bir ay önce rüya gördüm ilk tanıştığımız yerdeydim. Her şey aynıydı ben Kız Kulesine bakan beşinci bankta sende dördüncü bankta oturuyordun. Gayretli bir şekilde eserlerimizi bitirmeye çalışıyorduk. Kız Kulesini yarıya kadar resmetmiştim ama bir eksiklik vardı içime sinmeyen. Etrafa bakınırken sesli şiir okuman dikkatimi çekti. Sen Kız Kulesine kendi yangınını anlatırken tabloma can geldi ve eksikliklerim tamamlandı. Kısacası rüyamda ilk tanışma anımızı gördüm ve uyandığımda 7 yıl boyunca yaşamış olan bedenime yabancılık hissettim. Seni uyandırmamak için bahçeye çıktım. İlk bir saat ne yapmam gerektiğini düşündüm ve en önemli silahımı alıp hobi odamıza gittim ve olanlar oldu. Ayrıca bu yolda tek başına da değilim benimle aynı görüşte olan ama bizim gibi düşüncelerini rafa kaldırmış dostlarımla da görüştüm. Hatta bizim bugün toplantımız var beş dakikaya kalmaz hepsi burada olur.
Hamza: Duyduklarıma inanamıyorum…
Ve beş dakika olamadan gelmesi gereken herkes bahçedeydi; Psikolog Fatih, Doktor Sırma, Mühendis Enes, Ekonomist Şeyda, Avukat Emre, Polis Aslı, Sosyolog Ahsen, Muhabir İbrahim, Muhtar Gül. Hamza hariç herkes huzurlu ve heyecanlı bir şekilde Elif’in toplantıyı başlatmasını bekliyordu.
Elif: Arkadaşlar toplantıyı başlatmadan önce Hamza da isterse onun da toplantıya katılmasını istiyorum.
Grup üyeleri bu fikirden memnuniyet duydu. Onlarda Hamza’nın gruba dahil olmasını en başından beri istiyorlardı. Çünkü biliyorlardı ki grubun eksik yönleri Hamza’nın kalemi ile tamamlanacaktı.
Hamza: Hepiniz hoş geldiniz uzun zaman oldu sizleri görmeyeli. Açıkçası şuan ne diyeceğimi bilmiyorum ama kalbimi dinlemem gerekirse burada kalmam gerektiğini söylüyor. Merak ettiğim toplanmadaki ortak gayeniz nedir?
Sosyolog Ahsen: Barış içinde yaşayan devletlerin, huzurlu toplumların, güven içinde ki ailelerin yok olmasını engelleyebilmek.
Mühendis Enes: Doğayla insanı birbirine düşman etmeden güvenli yaşam alanları oluşturmak.
Doktor Sırma: İnsanın fıtratını bozmadan ömür mücadelesinde destek olmak.
Hamza: Tamam sizi anlamaya çalışıyorum ama şuan ki yaşamımızda tuhaf olan ne var ki de bu düşünceleri dava haline getirdiniz.
Psikolog Fatih: Hamza her şey çok normalse sen neden hayatından kalemi ve kağıdı çıkardın? Şu cebindeki ilaçları üç oyun neden içiyorsun ? Neden 7 yıl boyunca birbirimizle görüşmedik? Gökyüzüne bakmadan yazını yazamayan sen neden evin dört duvarına bakarak metal şeyler üretmeye başladın.
Muhabir İbrahim: Bak hepimizin mesleği fark ettirilmeden elimizden alındı. Hepimiz tek bir gaye için çalışan insanlar olduk. Öğretmen, öğrenci, okul kavramlarını hayatımızdan çıkardılar. Sesimizi kalbimize en uzak mezara gömdüler.
Avukat Emre: Hamza bak bunların hepsi bir anda olmadı 7 yıl boyunca insanlık bu hale gelsin diye savaştılar. Önce birbirimizle iletişimizi kestiler, yaşam alanlarımızı daralttılar ve sonra sağlığımızı kendileri şekil vererek bu hale getirildik.
Toplantı bir saat sürdü Hamza kaçtığı düşüncelerle acı şekilde de olsa yüzleşti. Elif ile arkadaşlarını yolcularken kalbindeki kambura da el salladı. Merdivenleri çıkarken rüyasını hatırladı ve hobi odasına gitmek istediğini söyledi. Elif ile beraber hobi odasına geldiler.
Hamza: Tablon ilk tanıştığımız zamandaki gibi yarım kalmış bunu tamamlamak lazım nerede benim kalemim, kâğıdım.
Elif: İşte burada, sen bunları al ve insanların makineleşmiş gönüllerini toprağa dönüştür…

  • Hamzanın yaşamış olduğu durum günümüzde birçok insanda var ve insanlar içerisinde bulundukları durumun farkına varamadan birbirinden uzaklaşıyor ve geniş dünyayı kendine dar ediyor. Yazar hikayeci anlatım tarzıyla günümüz problemini derinlemesine incelemiş ve insanda şok etkisi oluşturmuş. Yazara teşekkür ederim insanlığın ortak problemini farkındalık kazandırdığı için…

    Yanıtla
    • Kıymetli yorumunuz için çok çok teşekkür ederim.Fikir pencerenizde sizinle berebar bakabildiysem ne mutlu. İnşaAllah başka yazılarda tekrar aynı pencereden bakmak ümidiyle Allah’a emanet olun.

      Yanıtla
  • Emeğinize yüreğinize sağlık Gerçekten çok güzel ve sürükleyici bir hikaye olmuş Çok doğru günümüzde ne yazık ki böyle Eski sofraları günümüz de çok özleyen insanlar var

    Yanıtla
Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.