Popülizm etkisiyle mi yoksa genel bir çevre algısıyla mı edindik bilmiyorum ama günümüzde yaşanan en yoğun duygu samimiyetsizlik. En temel ilişkilerimiz bile bunun üzerine kurulu. Araç olan para ve maddi değerler hayatımızın amacını oluşturuyor. Elde ettiğimiz malvarlığı bize yükleri ile birlikte geliyor. Hani bir söyleyiş vardır çoktan çok azdan az gider. Aza sahip olanın minnet duygusu fazla oluyor. Ne kadar çoksa o denli açgözlülük , kendini ispat etme çabası, parasının çokluğu ile övünme, etrafına verdiği bana saygı duymalısınız mesajı ve diğerleri….
Oysa insanın yaşaması için en temel düzeyde devam edebilmesi için hiçbirine gerek yok. Zaten içi çürük olan insan eline milyarlar da verseniz karakterinin karanlığını gizleyemiyor, ondan kaçamıyor ve hayata baktığı o kara pencereden savurduğu ön yargılarıyla çevresini zehirliyor. Kendi başarısızlıklarının bilincinde olmasına rağmen korkuyor, tir tir titriyor. Bin cefayla oluşturduğu kof saygısı başkasının başarısıyla perdelenmesin diye etrafını sürekli alçaltmaya çalışıyor. “En iyisi olmalısın”, yarışıyla yetiştirdiğimiz kuşağın oluşturduğu toplum bu kadar işte. Bir kez daha anlıyoruz ki bilim, rasyonellik, maddiyat ahlaktan yoksun şekilde gelişmişse insanın medenileştiğinden bahsetmemizin imkanı yok.